KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri
KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri

Nûrî Korman

Beşiktaşlı
Hattat
Hafız Osman Aklâm-ı Sitte Ekolü

Doğum Tarihi H. 1285
M. 1868-1869
Ölüm Tarihi H. 1371
M. 1952
Doğum Yeri İstanbul-Ortaköy
Mezar Yeri İstanbul-Beşiktaş, Yahya Efendi Mezarlığı

Fotoğraflar

Sanatkâr Hakkında

Zâ’imoğlu Alî Ağa’nın oğlu olarak H. 1285/M. 1868-1869'da Ortaköy’de doğdu. Henüz kırk günlükken getirildiği Beşiktaş’ta vefâtına kadar ikamet ettiğinden, hattatlar arasında “Beşiktaşlı” nâmı ile yâd olunmuştur. Abbas Ağa Sıbyân Mektebi’ni ve ardından Beşiktaş Mülkî Rüşdî Mektebi’ni bitirdikten sonra Sinan Paşa Medresesi’nde Afyonkarahisarlı Ahmed İlhâmî Efendi’nin dersine devam etti. Daha sonra mülazemetle Adliye Nezâreti, Temyîz-i Cezâ Mahkemesi Kalemi’ne devam ettti. Ancak babasının vefâtı üzerine kalemi terkederek, miras işlerini halletmek üzere memleketine gitti.

İki sene sonra İstanbul’a dönerek, Beşiktaş’taki Mekteb-i Hamidî’ye sülüs ve nesih muallimi oldu. Muhtelif zamanlarda da evlâd-ı küberâya yazı dersleri verirdi. H. 1310/M. 1893'te Matba’a-i Âmire’nin ser-hattatlığına ta’yin edildiyse de ertesi sene ayrıldı. Meşrûtiyet’in ilanından sonra Mekteb-i Hamîdi’nin kapatılması üzerine, oğullarına yazı dersi vermiş olduğu Hıdîv İsmâ‘il Paşa’nın kerîmesi Fâtıma Hanım ile beraber Mısır’a gitti. Bir müddet sonra Hicâz’a giderek Hac farizasını edâ etti.

İki seneye yakın kaldığı Mısır'dan tekrar İstanbul’a dönerek Bâb-ı Âlî Caddesi’nde açtığı dükkânda yazı işleri ile meşgul olmağa başladı. Bilâhare Medresetü’l-hattâtîn’in sülüs ve nesih muallimliğine tayin edildi. Harf inkılâbı üzerine, 1929’da her şeyi terkederek babasının köyüne yerleşti. Birkaç sene çiftçilikle meşgul olduktan sonra, aldığı davet üzerine İstanbul’a dönüp Güzel Sanatlar Akademisi’nde aklâm-ı sitte dersleri vermeğe başladı.

Hayli zaman hüsn-i hizmette bulunan, ancak son zamanlarında yaşlılığı nedeniyle Akademi’ye devam edemeyince öğrencilerini Akaretler’deki evinde kabul eden Nûrî Korman, bu hâl üzere iken H. 11 Zi’l-hicce 1371/M. 12 Eylül 1951 tarihinde vefât etmiş ve Yahyâ Efendi Kabristânı’na defnedilmiştir.

Eserleri

Hocaları

Muhsinzâde Seyyid Abdullah Bey
Aklâm-ı Sitte
no image
Mehmed Zekî Dedeefendi
Ta’lîk
no image
Süleyman Efendi
Aklâm-ı Sitte
no image
Şeyh Osman Efendi
Aklâm-ı Sitte
H. 1299 / M. 1881-1882

Talebeleri

no image
Saim Özel
Aklâm-ı Sitte
Mehmed Suud Yavsi Ebüssuudoğlu
Aklâm-ı Sitte
H. 1316 / M. 1898-1899

Ketebe.org İsmail Orman

Harf inkılâbı ile büyük bir darbe yemiş olan Türk hat san‘atının Cumhuriyet nesillerine intikalinde fevkalade hizmet görmüş olan Nûrî Korman, şüphesiz zamanının en önemli hattatlarından biri idi. Aklâm-ı sitteyi ilk olarak rüşdî tahsîli esnasında hademe-i hümâyûndan Süleyman Efendi’den - İbrahim Alâ’eddîn Bey’den mücâzdır – meşkeden Nûrî Korman, bilâhare Zülüflü Baltacılar imâmı Mehmed Şevkî Efendi’nin talebesinden Nevşehirli Osmân Efendi’ye devam ederek H. 1299/M. 1882 senesinde icâzet almıştır. 

Ertesi sene tekemmül için İbrahim Alâ’eddîn Bey’den meşk almaya başlayan Nûrî Korman, hocasının rahatsızlığı nedeniyle H. 1305/M. 1888 senesinde bu kere Muhsinzâde Abdullah Bey’e bağlanmış onsekiz sene hânesine devam ettikten sonra icâzetine na’il olmuştur. Hatta bir gün hocası ile beraber yemek yerken, oğullarına hitâben “Siz neslimden geldiniz. Nûrî eserimden geldi. Benim nâmımı ibka edecek odur.” diyerek, Nûrî Korman’ı taltîf ettiği dahi menkûldür. 

Ayrıca Mehmed Zekî Dedeefendi’den ta’lik dersleri almışsa da, Süleymaniye Kütüphânesi’ndeki H. 1349/M. 1930/1931 tarihli matbu levhâ(Db. no: 588) ve H. 1367/M. 1947 tarihli kıt‘ası dışında bu kalemdeki âsârına tesâdüf edilmemiştir. 

Asıl şöhretini borçlu olduğu aklâm-ı sittede Hâfız Osman’ın yolundan ilerlemiş olan Nûrî Korman, bir hayli eser vermiş olduğu celî sülüste ise Mustafa Râkım Efendi’nin ve Kazasker Mustafa İzzet Efendi etkilerini barındıran şahsına münhasır bir şiveye sahipti. Müsenna istif ve tertîblerle de ilgilenmiş olan hattatın, hayatı boyunca ayrılmadığı Beşiktaş’taki Yahya Efendi Kabristânı’nda bir hayli mezartaşı kitâbesinde imzası bulunmaktadır.   

Bunların hâricinde Kastamonu’daki Şa’bân-ı Velî Dergâhı ile müzelerde ve özel koleksiyonlarda çok sayıda elvâhı bulunan Nûrî Korman’ın, İstanbul, Çorum ve Kastamonu’daki bazı abidelerde de yazıları bulunmaktadır. Bakırköy’deki Kartaltepe Cami’nin kubbesindeki İhlâs Sûresi, Azapkapısı’ndaki Sokollu Mehmed Paşa Cami’nin musluklarındaki yazılar, Çorum Saat Kulesi ve Üsküdar’daki Yalnızservi Cami’nin tarih kitâbesi ile Kartal Cami ve Sadrazâm Cevâd Paşa Türbesi’nin kapılarındaki yazılar bu cümledendir. Ancak şüphesiz en ilgi çekici yazısı, Gâzî Osman Paşa’nın vasiyeti üzerine, gasilden sonra alnına ve göğsüne yazdığı yazılar olup merhûm ile birlikte âhirete intikal eylemiştir.

Ketebe.org İsmail Orman

Musıkî-şinas Kimliği

İbnülemin’in “sohbeti latîf, iyi bir adam” olarak tanımladığı Nûrî Korman, Klasik Türk musıkîsinin bu dönemdeki en önemli isimlerinden biri idi. Müntesiblerinden olduğu Yahya Efendi Dergâhı’nda kırk sene zâkirlik ve dört sene de zâkirbaşılık yapmış olan Nûrî Korman’ın, mahfûz bulunduğu altıyüzü mütecâviz ilâhî ve şügûl besteden bir kısmının vefâtından birkaç sene evvel notaya aktarılmış olması, musıkî tarihimiz için büyük bir kazanım olmuştur. Ayrıca musıkî ve yazı erbâbına dâ’ir zengin bilgisiyle de bu san‘atlara hizmet etmiş idi. 


Ketebe.org İbnülemin Mahmud Kemal İnal

Musîkînîn ilâhiyât kısmını Tophâne’de Kādırîhâne zâkirbaşısı ve Tophâne’de Karabaş Kādırî Tekkesi Şeyhi Hobcuzâde Şeyh Şâkir Efendi’nin oğlu Şeyh Ahmed Efendi’den ve şügûl kısmını Eyüp’de Kızılmescid’de Târikāt-ı Sa’diyye’den Ca’fer Paşa Dergâhı şeyhi ve Dolmabağçe’de Vâlide Cami’ ser-mü’ezzini, Taşlıburun Dergâhı Şeyhi Süleyman Efendi’nin hulefâsından Kırımlı Hacı Hâfız Efendi’den öğrendi. Altıyüz ilâhî ve şügûl besteleri mahfûz idi ve bir güftenin birkaç bestesini okurdu. İlâhiyâtdan da altı bestesi vardır. Yahyâ Efendi Dergâhı’na kırk sene zâkirlik ve dört sene zâkirbaşılık [1] ile kırkdört sene devam etdi ve diğer bazı tekkelerde de zâkirbaşılıkda bulundu. Sadâsı hoş değildi, fekat edâsı latîf ve üstâdâne idi. Okuduğu şeyleri dinliyenler neşve-yâb olurlardı.

 

Vefâtından birkaç sene evvel Ankara’ya davet edilerek mahfûzâtının bir kısmı notaya alınmışdı. Bu hayırlı işi hâl yoluna koyanlar, musîkîye hıdmet etmişlerdir.

...

İyi âdemdi. Suhbeti latîf idi. En güzel yazanlardandı. Musîkî erbâbına ve hattatlara dâ’ir ma’lûmât sahibi idi. Hakkımda öteden beri hurmet gösterirdi. 



[1] Mukābele günlerinden birinde o dergâh-ı şerîfde bulunduğum sırada, bazı, tekkelerde kārcığâr mekāmından okunan, beni müte’essir eden

                                                Gülünden cürdâ mı düşdün acaba

                                                Bülbül seherlerde niçün ağlarsın

            ilâhisinin zikir esnâsında okunmasını recâ etdim. “Baş üstüne, bir sırasını getirir, okuruz” dedi. Müte’addid zâkirle beraber gâyet latîf sûretde okudular, tahammül edemedim, şiddetle ağladım. Zemanın asfîyâsından olan Şeyh Hayrî Efendi merhûm, mukābeleden sonra Nûrî Efendi’ye – benim recâmdan haberi olmadığı hâlde – “İlâhîyi sizlere güzel okutan, efendinin aşkıdır.” buyurduğunu, mü’ahhâren Nûrî Efendi söyledi.

                                             Hüsn-i zân etmiş kemâl-i mücrime