KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri
KETEBE Hat Sanatı, Ünlü Hattatlar, Hat Sanatkârları ve Eserleri

İsmail (Ismayıl) Hakkı Baltacıoğlu

Hattat
Doğum Tarihi H. 1303
M. 1886
Ölüm Tarihi H. 1398
M. 1978
Doğum Yeri İstanbul-Cihangir
Mezar Yeri İstanbul

Fotoğraflar

Sanatkâr Hakkında

Mucurlu İbrâhim Edhem ile Düzceli Hamdûne Hanım’ın oğlu olarak 28 Şubat 1886 tarihinde İstanbul Cihangir’de doğdu. Feyziyye Rüşdiyesi’ni ve ardından Vefâ İdâdîsi’ni bitirdikten sonra İstanbul Dârü’l-fünûnu Tabi’iye Şu’besi'ne kaydoldu. 1908 yılında şahâdetnâme almadan kısa süre önce Dîvân-ı Hümâyûn Kitâbeti’ne çırak oldu. Daha sonra ilave olarak Darü’l-mu‘allimîn-i İbtidâ’î’nin hüsn-i hat muallimliğine tayin edildi. Sonraki sene pedagoji ve elişi dersleri de vermeye başladı.

1910 yılında Ma‘arif Nezâreti tarafından Avrupa’ya gönderildi. Döndükten sonra, mevcut görevlerine ilâve olarak Dârü’l-mu‘allimât ve Şemsü’l-mekâtib’de ders nâzırlığı yaptı. Eğitim alanındaki çağdaş görüş ve uygulamaları nedeniyle 1914’de İstanbul Dârü’l-fünûnu’na ta’lim ve terbiye müderrisi oldu. Bazı ilave görevlerle birlikte 1933’e kadar aralıksız bu görevde kaldığı gibi, 1921 yılında fakültenin dekanlığına ve 1924 yılında da rektörlüğe seçildi.

Görev aldığı süre boyunca İstanbul Üniversitesi’nin kurumsallaşmasını sağladıysa da, 1933 yılındaki üniversite reformunda tasfiye edildi. 1934 yılından itibaren, haftalık düşün ve sanat gazetesi Yeni Adam’ı neşretmeye başladı. 1941’de Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Pedagoji Kürsüsü’nün başına getirildi. 1942 yılında Afyonkarahisar’dan ve ertesi seçim döneminde de Kırşehir’den milletvekili seçildi. Ancak daha sonra siyâsetten çekildi. Daha sonra Türk Dil Kurumu’nda Terim Kolu Başkanlığı yaptı. Jübilesini yaptıktan sonra da ilmi araştırmalarına devam etmiş ve 1 Nisan 1978 tarihinde vefât etmiştir.   

Eserleri

Hocaları

no image
Abdülkadir Kadrî Efendi
Aklâm-ı Sitte
Kâmil Akdik
Aklâm-ı Sitte

Ketebe.org İsmail Orman

1957’de Kur‘an-ı Kerim’i Türkçe’ye tercüme ederek din hayatımıza da büyük bir hizmette bulunan Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, pedagoji, sosyoloji, san‘at, felsefe ve din ilimleri başta olmak üzere çok çeşitli konular üzerinde araştırmalar yapmış ve yüzotuzu aşkın kitap ile dört binin üzerinde makale kaleme almıştır.

Türk hat san‘atı ile de yakından ilgilenmiş olan Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, uzun yıllara dayanan araştırmalarının ürünü olan ve bu hususta büyük bir boşluğu dolduran Türklerde Yazı Sanatı adlı eserini 1958 senesinde te’lif etmiştir. Ancak hat san‘atına olan katkısı sadece araştırma ile sınırlı kalmamış, bizzat bu san‘atın icrâcısı da olmuştur.

Hüsn-i hatta Cihângir’de geçirdiği çocukluk eyyâmında başlamış olan Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, ilk kapsamlı yazı derslerini Neyzen Emin Dedeefendi ile birlikte Çukurcum‘alı Abdülkadir Kadrî Efendi’den almış, sülüs ve nesihten mücâz olduktan sonra da tekemmül için Kâmil Akdik’e devam etmiş, nice zaman onun dersine müdavim kaldığı gibi, hocasının hocası olan Sâmî Efendi’den de bir müddet müstefiz olmuştur.

Daha idâdîden mezun olmadan bir hüsn-i hat mu‘allimliği elde etmiş olması, yazıda kısa zamanda kemâlini ıspât etmiş olduğunun delîlidir. Ancak hüsn-i hattın hemen her çeşidini yazmasına rağmen, savunucusu olduğu milliyetçi akımların etkisiyle gelişen Ulusal Mimarlık Akımı’nın temsilcilerinden olmakla daha ziyâde kûfî hattı ile ilgilenmiş olan Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, tabi’âtındaki haslet nedeniyle yeni yeni arayışlara girişmiş ve “alev yazısı” denilen bir hüsn-i hat türü icâd etmiştir. Ancak rağbet görmemiş olan bu tür, hat san‘atı tarihine karışmıştır.

Çok büyük bir kabiliyete sahip olmadığı ve farklı bir alanda uzmanlaşmayı tercih ettiği için hüsn-i hatta fazla ısrâr etmemiş olan Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun celî sülüsle yazmış olduğu “er-Rızku al-Allah” ve “Haza Min Fazli Rabbi”, kûfî ile yazdığı “Yâ Rabbe’l-âlemîn” levhâları görülmüştür. Ayrıca Çapa’daki Kız Öğretmen Okulu’nun girişi üzerindeki çini üzerine kûfî hattı ile muharrer “Dârü’l-mu‘allimât-ı Aliyye” yazısı da onundur. İslamın ilk yıllarına dayanan, ancak en olgun şekline Anadolu Selçukluları’nda ulaşan kûfî hattını, çok daha süslü ve girift bir üslûpla kullanarak nice asar-ı nefise vücûda getirmiştir. 

İslam Ansiklopedisi Mehmet Faruk Bayraktar

28 Şubat 1886’da İstanbul Cihangir’de doğdu. Babası Mucurlu Baltacıoğlu İbrâhim Edhem, annesi Düzceli Hamdûne Hanım’dır. İlk öğrenimine Cihangir Sirkeci Mescidi içindeki mahalle mektebinde başladı; Kabataş’taki Şemsülmekâtib ile Firuzağa’daki Meşrik-ı Füyüzât adlı özel okullarda ve Kışlaarkası İlkmektebi’nde devam etti. Orta öğrenimini Fevziye Rüşdiyesi’nde yaptı. 1899’da girdiği Vefa İdâdîsi’nden 1903’te mezun oldu. Daha sonra Dârülfünûn-ı Osmânî’nin tabiiye şubesine girdi (1904). Burada özellikle kimya, fizik ve morfoloji derslerine karşı olan büyük ilgisi yanında hocası Kadri Efendi’den de hüsn-i hat dersleri almaya başladı.


Dârülfünun’da öğrenci iken Dîvân-ı Hümâyun kâtipliğine memur olarak girdi. II. Meşrutiyet’in ilânından önce bir süre fahrî hat hocalığı yaptıktan sonra mezuniyetinin ardından Dârülmuallimîn-i İbtidâiyye’ye hat hocası oldu (1908). Okul müdürü Satı Bey’in tavsiyesi ve devrin Maarif Nâzırı Emrullah Efendi’nin onayı ile pedagoji ve el sanatları konularında incelemelerde bulunmak üzere Avrupa’ya gönderildi. Fransa, İngiltere, Belçika, İsviçre ve Almanya’daki öğretim kurumlarında araştırmalar yaptı; bu kurumların özel ve genel öğretim metotlarını inceledi. 1911’de Almanya’dan yurda döndü ve Dârülmuallimîn’deki görevine devam etti.


Baltacıoğlu’nun 1916 yılına kadar çalıştığı Dârülmuallimîn’de Satı Bey’le birlikte uygulamaya koyduğu yeniliklerin temelinde öğrenciyi gerçek hayatın şartlarına göre yetiştirme, buna göre mesleğe, el işlerine ve sanata yönlendirme düşüncesi hâkimdi. Dârülmuallimîn yanında Dârülmuallimât ve bu okul bünyesindeki Ana Muallim Mektebi’nde de dersler verirken bir yandan da fahrî olarak Şemsülmekâtib adlı özel ilkokulda ders nâzırlığı (programcılık ve danışmanlık) görevini üzerine aldı. Ayrıca bu okulda yeni terbiye konusundaki bütün düşünce ve tasarılarını uygulama imkânı buldu. Açık hava okulu, kır gezintileri ve aile müsamereleri gibi modern uygulamalarının ilk denemelerini de bu sırada yaptı. Fakat I. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Dârülmuallimîn’de çalıştığı sırada faaliyetlerinden memnun olmayanların şikâyeti üzerine daha önce Maarif Nezâreti’nce Dârülfünun terbiye müderrisliğine tayin edilmişti (1913); ancak 1916 yılına kadar Dârülmuallimîn’deki çalışmalarını da sürdürdü. Dârülfünun’un ıslahına yönelik çalışmalarda Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu gibi devrin tanınmış şahsiyetleriyle birlikte önemli roller üstlendi. Bu arada Orta Öğretim Genel Müdürlüğü (1918), kısa bir süre Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu genel başkanlığı (1919) gibi maarifin üst kademelerinde idarî görevlerde bulundu.


Ancak çeşitli olumsuz etkilerle idarî görevlerde dilediği gibi çalışma imkânı bulamadığını gören Baltacıoğlu, Dârülfünun müderrisliği dışındaki meşguliyetlerini bırakmak zorunda kaldı. Edebiyat Fakültesi dekanlığına (1921-1924) ve daha sonra Dârülfünun rektörlüğüne seçildi (1924). Bu görevde iken üniversite muhtariyetini sağlayan kanunun çıkarılması ve yürürlüğe konulması, üniversite binasının ilga edilmiş olan Harbiye Nezâreti’ne nakli, müderrislerin yalnız kendi dersleriyle uğraşmalarının sağlanması, üniversitenin merkezî bir kütüphaneye kavuşturulması gibi işleri gerçekleştirdi. 1927’de rektörlükten istifa etti; 1929’da Gazi Terbiye Enstitüsü müdürlüğüne vekâlet etti, fakat hazırladığı “Teşkilât Reformu Lâyihası” Tâlim ve Terbiye Kurulu tarafından kabul edilmeyince ertesi yıl bu görevi de bıraktı. 1933’te çıkarılan üniversite kanunuyla kadro dışı bırakılarak görevine son verildi. Bundan sonra bütün mesaisini kitaplarına ve kendi çıkardığı Yeni Adam dergisine ayırdı.


1941 yılında tekrar üniversiteye dönerek Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne pedagoji profesörü oldu. 1942-1950 yılları arasında iki dönem Afyon ve Kırşehir milletvekilliği yaptı. 1950’den sonra tekrar Yeni Adam ile 1956’da çıkarmaya başlayıp kısa süre devam ettirebildiği Din Yolu dergilerini yayımlamaya başladı. Çeşitli konularda konferanslar vererek yayın ve çalışma hayatını sürdürdü. 1 Nisan 1978’de Ankara’da öldü.


Sosyolojik görüşlerinde E. Durkheim ve Ziya Gökalp’in etkisinde kalmakla beraber sosyal kurumlar (institution sociales) arasında din, dil ve sanata öteki sosyal olgulardan daha çok önem veren Baltacıoğlu’na göre özellikle bu üç olgu cemiyetin geleneğini meydana getirmektedir. Cemiyette en sürekli ve temel gerçek gelenektir, milliyet yalnız onunla tarif edilebilir. Sosyal değişikliklere karşı direnen en güçlü âmil de odur. Din, dil ve sanat yalnız birer kurum olmakla kalmazlar, toplumun diğer bütün kurumlarına “etkileyici güç” (force sociale) olarak da katılırlar. Bu üç kuvvet olmadıkça cemiyet ne var olabilir ne de gelişebilir; bunlar en ilkel toplumlarda bile mutlaka bulunduğu gibi ileri cemiyetlerde de etkileri devam eder. Baltacıoğlu, E. Durkheim’den ayrıldığı noktaları belirtirken yapıcı kuvvet durumundaki din, dil ve sanatın kapalı kurumlar olmadığını, diğer bütün kurumları etkilediğini ve bu etkinin devamlı olduğunu söyler. Ona göre din yalnız inançlarda ve törenlerde yaşayan kapalı bir kurum olmayıp hayatın her alanına sinen son derece yaygın bir güçtür (Pedagojide İhtilâl, s. 27-28).


Eğitimde hür bir anlayışın varlığını kabul etmekle beraber hürriyetin bütün vicdanî ve sosyal bağlardan kurtuluş mânasına alınmasını uygun görmez. Eğitimi mutlak başı boş yahut baskıya dayanan bir idare gibi anlamanın başarısızlıklara yol açacağını söyler; eğitimi aynı zamanda hem disiplin hem de hürriyet fikirlerini toplayan canlı bir hareket şeklinde düşünür. Çocuğun eğitimi ise cemiyet içinde yaşayarak öğrendiğidir. Eğitim fikri bir güç, beceriklilik ve egemenlik fikridir; bunlar ise yalnız cemiyet hayatı yaşayan kişide vardır. Cemiyetin yenileşmesi ve değişmesiyle eğitim de değişmektedir. Eğitimin değişmeyen yönü sadece kanunlardır; eğitimcinin görevi, çocuğun kendi kendine oluşmasına ve gelişmesine imkân sağlamak için buna engel olan dış âmilleri ortadan kaldırmaktır.


Baltacıoğlu, eğitimde aile ve okulun önemini anlatırken bazı çelişkili fikirler de ileri sürer. Osmanlı Türkleri’nde görülen aile hayatını İslâmiyet’in ve Araplar’ın tesirlerini taşıdığı gerekçesiyle tenkit ederken bu aile yapısını millî kültürün bir türlü hazmedemediği bir aile şekli olarak gösterir (Sosyoloji, s. 318, 319); modern aile yapısında ise din birliğinin olmasını şart olarak görmez. Fakat eğitimle ilgili eserlerinde, “Normal aile dinini yaşayan, dilini konuşan, sanatlarını tadan ailedir” der (Pedagojide İhtilâl, s. 106).


Çok değişik konularda kitap ve makaleler yazan ve konferanslar veren Baltacıoğlu, içinde bulunduğu şartlara göre farklı ve zaman zaman çelişkili görüşler de ileri sürmüştür. Özellikle din hakkındaki ilk yazılarında o devir İslâmcılar’ının tepkisine sebep olacak kadar aşırı ve reformist fikirler ortaya koymakla birlikte hayatının son zamanlarında dinî konulara tekrar dönmüş, gerek Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi’nde gerekse Din Yolu dergisinde dinî konularda daha isabetli ve tutarlı ilmî yazılar yazmıştır.


Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nin açılışıyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan müzakereler sırasında, kişinin ahlâk, sanat ve dil sahasında gerekli kültürü aldıktan sonra dinî formasyona tâbi tutulmaması halinde şahsiyetinde bütünlük olamayacağını belirten (T.B.M.M. Tutanak Dergisi, XX, 278) Baltacıoğlu’na göre din denilen sırlı yaşayış, bir kaynak ve yaratıcı öz olarak bütün öteki toplum kurumlarını var etmekle kalmamış, aynı zamanda onların içinde varlığını sürdürmüştür. Toplumun dini ahlâk, hukuk, dil, bilgi, sanat ve varlık felsefesinden ayrı bir varlık değildir. Din bütün bunların özünde varlığını sürdürmektedir. Şu halde dinî kişilik olmadan millî kişilik de olamaz. Din teknik gibi insanın yalnız aklını, sanat gibi yalnız gönlünü saran bir şuur değildir; o insanın bütün bilgisini saran bir şuurdur. Kansız yaşanamayacağı gibi dinsiz de yaşanamaz (“Dine Doğru”, AÜİFD, VI/1-4 [1957], s. 44-59).


Baltacıoğlu hayatı boyunca hattatlık, resim, dekorasyon, mimarlık incelemeleri, bahçıvanlık ve çeşitli el sanatlarıyla hem bizzat meşgul olmuş, hem de bu alanlarda araştırmalar yapmıştır. Hat sanatında asıl ustası olan Hattat Hoca Kadri Efendi’den başka Hattat Sâmi Efendi ve Hacı Kâmil Efendi’den de (Akdik) dersler almıştır. İslâm ve Türk yazılarının her çeşidinde yazılar yazmış, “alev yazısı” diye tanınan yeni bir hat şekli geliştirmiştir. Kûfî hatla yazdığı “Yâ Rabbe’l-âlemîn”, sülüs-celîsiyle yazdığı “er-Rızku alellah” çok meşhur olan eserleridir. “Türk Yazılarının Tedkikine Medhal” (Dârülfünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, sy. 5-6, Haziran 1927, s. 111-136) başlıklı incelemesini Türklerde Yazı Sanatı (İstanbul 1958) adlı kitabında daha da geliştirmiştir.


Eserleri. Baltacıoğlu’nun çoğu eğitime dair olmak üzere sosyal ilimlerin çeşitli alanlarında yazmış olduğu 130’u aşkın kitaplarından bazıları şunlardır: Pedagojiyle İlgili Eserleri: 1. Talim ve Terbiyede İnkılâp (İstanbul 1328, 1927). Eğitimde yeni bir sistem getirme çabasında olan müellifin mevcut eğitim sistemine yönelttiği eleştirileri kapsar. Eserde eğitim ve öğretimin metotları, vasıtaları, gayeleri, okul düzeni ve öğretmenlik anlayışı gibi konulara dair geleneksel zihniyet şiddetle tenkit edilmektedir. 2. Terbiye ve İman (İstanbul 1330). 3. İzmir Konferansları (İzmir 1331). 4. Elişlerinin Usûl-i Tedrîsi (İstanbul 1331). 5. Terbiye İlmi (İstanbul 1332). 6. J. J. Rousseau’nun Terbiye Felsefesi (İstanbul 1341). 7. Umumi Pedagoji (İstanbul 1930). 8. İctimai Mektep (İstanbul 1932). Baltacıoğlu, pedagojik görüşlerini ortaya koyduğu bu eserinde geliştirdiği “şahsiyet pedagojisi” ve “üretim pedagojisi”ne dayalı bir “içtimaî mektep” modeli kurar. Şahsiyet pedagojisinde eğitimi bir teori olarak değil psikolojik ve sosyolojik verilere dayalı bir olgu olarak ele alır. Buna göre eğitimin gayesi ferdi sosyalleştirmedir. Müellif eğitim olgusunu şu beş ana temele dayandırır: Kişilik ilkesi, ortam ilkesi, çalışma ilkesi, verim ilkesi, başlatma ilkesi. Baltacıoğlu bu ilkelere dayalı kendi eğitim anlayışını Batı’daki uygulamalardan daha da ileri görür. İçtimaî mektebin en başta gelen özellikleri üretim okulu ve demokratik okul olmasıdır. 9. Toplu Tedris (İstanbul 1938). Bu eserinde içtimaî mektep ilkelerini ilkokul programına uygulamaktadır. 10. Rüyamdaki Okullar (İstanbul 1944). Aynı zamanda edebî bir değer taşıyan bu eserde müellif içtimaî mektebin uygulama şekillerini rüyasında görmüş gibi anlatmaktadır. 11. Pedagojide İhtilâl (İstanbul 1964). Müellifin İctimai Mektep adlı eserindeki görüşlerinin toplu olarak yeniden gözden geçirildiği ve bazı noktalara açıklık getirildiği bir çalışmadır. Ayrıca bu eserde milliyet ve kültür teziyle pedagoji tezinin bir sentezi yapılmıştır.


Sosyolojiyle İlgili Eserleri: Maarifte Bir Siyaset (İstanbul 1335); Sosyoloji (İstanbul 1934); Türk’e Doğru (I-II, İstanbul 1942-1943); Batı’ya Doğru (İstanbul 1945); Ziya Gökalp (İstanbul 1966). Sanata Dair Eserleri: Demokrasi ve Sanat (İstanbul 1931); Sanat (İstanbul 1934); Karagöz Tekniği ve Estetiği (İstanbul 1942); Türklerde Yazı Sanatı (İstanbul 1958); Türk Plastik Sanatları (Ankara 1971). Dinî Eserleri: Din ve Hayat (İstanbul 1334); Kur’an (meâl) (Ankara 1957); Büyük Tefsir (I. Kitap: Allah Nedir, Ankara 1961). Felsefeye Dair Eserleri: Kalbin Gözü (İstanbul 1338); Felsefe (İstanbul 1338). Edebî Eserleri. İnanmak (İstanbul 1939); Akıl Taciri (İstanbul 1940); Dolap Beygiri (İstanbul 1940); Kafa Tamircisi (İstanbul 1940); Batak (İstanbul 1943); Yalnızlar (İstanbul 1946).


Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun bunların dışında, aynı konularda ve çocuk ve gençlik meselelerine dair bir kısmı basılmamış birçok eseri daha vardır. Ayrıca çoğu kendi çıkardığı Yeni Adam dergisinde olmak üzere on beş kadar gazete ile kırka yakın dergide yüzlerce makalesi yayımlanmıştır (kitap ve makalelerinin tam listesiyle hakkında yazılanlar için bk. Tozlu, s. 211-275).



BİBLİYOGRAFYA

Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, Sosyoloji, İstanbul 1939, s. 318-319.


a.mlf., İctimai Mektep, Ankara 1942, s. 182.


a.mlf., Pedagojide İhtilâl, İstanbul 1964, s. 6, 27-28, 106.


a.mlf., “Hayatım”, Yeni Adam, sy. 142-360, İstanbul 1938-41.


a.mlf., “Dine Doğru”, AÜİFD, VI/1-4 (1957), s. 44-59.


Sabri Kolçak, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, İzmir 1968.


T.B.M.M. Tutanak Dergisi, XX, Ankara 1949, s. 278.


Hasan Ali Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi, İstanbul 1970, s. 201-202.


Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul 1966 (2. bs. 1979), s. 443-450.


Behçet Necatigil, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, İstanbul 1980, s. 74.


Necmettin Tozlu, İ. Hakkı Baltacıoğlu’nun Eğitim Sistemi Üzerine Bir Araştırma, İstanbul 1989.


Kemal Aytaç, “Baltacıoğlu’nun Eğitim Sisteminin Ana Gelişimi”, Yeni Adam, sy. 921, İstanbul 1978, s. 4-8.


a.mlf., “I. H. Baltacıoğlu’nun Hayatı ve Faaliyetleri”, Araştırma Dergisi, sy. 11, Ankara 1979, s. 165-190.


TDEA, I, 307-308.


Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, İstanbul 1983, II, 627.